İstanbul Duyu Bütünleme
İstanbul Ergoterapi ve Dil Konuşma Merkezi olarak bu yazımızda duyu bütünleme hakkında bazı bilgilere yer vereceğiz. Bu yazıdan yola çıkarak tanı ve terapi yapamayacağınızı hatırlatmak isteriz. Yazımız sadece bilgilendirme amaçlıdır. Ayrıntılı bilgi ve değerlendirme talep etmek için web sitemizin sol alt kısmında bulunan WhatsApp hattına ya da en üst kısımda yer alan ‘’Randevu Al’’ butonuna tıklayabilirsiniz.
Duyu Bütünleme Öncesi Bilmeniz Gerekenler
Öncelikle duyu organları duyusal bilgileri merkezi sinir sistemine duyusal sinirler aracılığıyla iletmektedir. Duyu reseptörleri, somatosensoriyel reseptörler ve duyu organlarında bulunmaktadır. Duyularımızdan kısaca bahsetmek gerekirse:
Dokunma (Taktil) Duyusu: Dokunma sistemini derinin yüzeyinde ve derinlerde bulunan dokunma reseptörleri oluşturmaktadır. Reseptörlerin yerleri dokularda farklılık göstermektedir. Reseptörlerden bazıları hafif dokunmaları algılarken bazıları ise basınç hissini algılamamızı sağlamaktadır. Ciltte bulunan termoreseptörler sıcak ve soğuğu, nosiseptörler ağrıyı algılamaktadır.
Otizm’li çocuklarda görülen duyusal problemlerden birisi de dokunma sisteminden kaynaklıdır. Kaçınma veya arayış şeklinde olabilmektedir. Derin basınç, sarılmalar, fırçalamalar rahatlatabilirken bazı çocuklar hafif dokunmadan ya da gıdaların dokusundan bile rahatsız olduğu için tercih etmemektedir. Normalden daha az hassasiyet tepki düzeyine baktığımızda; düştüğünde ağlama tepkisi göstermeyebilir, soğuk sıcak farklarını algılamakta zorluk çekerler.
Vestibüler Duyu: Vestibüler sistem; vestibüler organ, vestibüler sinir ve ikincil vestibüler bağlantılardan oluşarak uzaydaki konumun algılanması, çevredeki nesne ve cisimlerin algılanması, postüral kontrol, baş ve gövdenin kontrolü, görsel odaklanma gibi yaşamsal işlevlerin sürekliliğini sağlamaktadır. Postüral kontrol ve dengenin korunmasını proprioseptif sistem ile sağlar.
Otizm’li çocuklarda vestibüler sistem problemleri görülebilir. Görülen bu problemler çocuğun dik durma, kas tonusunu düzenlemesi, tırmanma ve dengeli yürüme gibi motor becerilerinde, yazı yazma, kalem tutma gibi ince motor becerilerinde, sıralı becerileri gerçekleştirme, yer çekimi güvensizliği, takip etme becerileri ve yer değiştirme gibi alanlarda zorluk yaşamasına neden olmaktadır.
Proprioseptif Duyu: Vücudumuzun uzaydaki konumunu algılamamızı sağlayan, vücut farkındalığının organizasyonunu sağlayan proprioseptif duyusudur. Proprioseptif duyusu; kaslarda eklemlerde bulunan kas iğciği ve golgi tendon organlarındaki reseptörler ile algılanmaktadır. Kas iğcikleri kasların uzaması ve esnemesi ile ilgili bilgiler sağlarken, golgi tendon organı; tendonun kasla birleştiği yerde bulunur ve bilgi akışını sağlar.
Otizm’li çocuklarda proprioseptif sistemin organizasyonunda meydana gelen problemle; vücut parçalarının nerede olduğunun, hareketi nasıl ve ne zaman yaptığının algılanması, kaba motor ve ince motor beceri aktivitelerini koordine edilmesi, bir beceri gerçekleştirirken ne kadar kuvvet uygulanması gerektiğinin farkına varılmaması gibi durumlar ortaya çıkmaktadır.
Görme Duyusu: Görme sistemi; göz, görme yolları, görsel korteks ve görme reflekslerinden oluşan sistemdir. Görüntünün algılanması; bir nesneden veya cisimden gelen görsel ışınlar, gözdeki lens ve kornea yapılarında kırıldıktan sonra retinada ters görüntü oluşmaktadır. Retinadaki ters görüntü, reseptörler ile algılanır ve sinirler aracılığıyla ilgili bölgeye iletilerek görüntü algılanır.
Duyusal süreçte görme sisteminde meydana gelen herhangi bir problem, çocuklarda ışığa karşı hassasiyet, görsel algılama problemleri, ışığa karşı duyarsızlık oluşturabilmektedir. OSB’li çocuklarda meydana gelen bu problemlerden kaynaklı; parlak ve keskin ışıklardan hoşlanma ya da olağan miktardaki ışıklardan kaçma, gözlerini kısarak bakma ve ovma, objeleri gözüne çok yakın tutma, yazı yazarken satırları ve harfleri karıştırma, renkleri ayırt edememe gibi problemler ortaya çıkmaktadır.
İşitme Duyusu: Çevreden gelen ses dalgalarını toplayan dış kulak, ses dalgalarını orta kulakta bulunan işitme kemikleri ve kaslara iletir. Orta kulakta bulunan seslerin şiddeti artırılarak iç kulaktaki cochlea yapısına iletilir. İmpulslara çevrilen ses titreşimleri işitme yolları aracılığıyla temporal loba iletilmektedir.
Otizm’li çocuklarda işitme sisteminden kaynaklı yüksek sesten korkma, akranlarının duyabildiği sesleri algılayamama, çevreden gelen seslerden kaynaklı organize olmada zorlanma, elleriyle kulaklarını kapama ve bağırma, yüksek sesle konuşma ve bağırma gibi problemler görülebilmektedir.
Tat ve Koku Duyusu: Tat ve koku sistemleri birlikte organize olarak çalışan duyusal sistemlerdir. Tat duyusu dilde bulunan reseptörler ile, koku duyusu ise havadaki moleküllerin burun boşluğuna girmesiyle koku alma reseptörleri ile algılanmaktadır. Gıda seçimleri tat ve koku duyusunun organizasyonu sayesinde yapılabilmektedir.
Otizm’li çocuklarda tat ve koku sistemindeki problemlerden kaynaklı; yumuşak veya sert kıvamlı yiyecekleri tercih etmesi, salya problemleri, yenilmemesi gereken nesneleri yeme, keskin kokulara karşı aşırı isteklilik, sadece sıvı şeklinde beslenmeyi tercih etme, kişileri ve havayı koklama, kötü olan kokuları görmezden gelme, objeleri ve materyalleri yalama gibi duyusal sorunlarla karşılaşılabilmektedir.
Duyu Bütünleme Nedir?
Duyu bütünleme, vücudun içinden ve çevreden gelen duyusal bilgilerin alınması, organize edilmesi ve yorumlanması ile adaptif cevap oluşmasını sağlayan nörolojik süreçtir. Beyin, bu işlemi günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirirken kullanır. Duyu bütünleme bozukluğu, duyu bilgilerinin algılanması ve organize edilmesi olarak tanımlanabilir. Duyu bütünleme bozukluğunun görüldüğü durumlar; OSB, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), öğrenme güçlüğü, serebral palsi, (SP), gelişimsel gecikme gibi farklı gruplardır.
Duyu bütünleme alanında ilk çalışmalar eğitim psikolojisi ve nörobilim alanında uzmanlaşmış olan ergoterapist olan Dr. Jean AYRES tarafından yapılmaya başlanmıştır. Ayres; çocukların davranışlarını gözlemleri sonucu ergoterapi, nöroloji ve nöropsikoloji alanlarına dayandırarak teorinin temellerini atmıştır.
Duyu bütünleme yaklaşımının en az diğer müdahaleler kadar etkin olduğunu ve bu yöntemle birlikte duyusal- motor beceriler, dikkat, regülasyon (öz düzenleme), motor planlama, oyun oynama becerilerinin gelişmesinde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Ayres, duyu bütünlemeyi; nöroplastisite, beyin organizasyon becerisi, bireyin içinde bulunduğu ortama uyum sağlaması olan adaptif cevap ve regülasyon becerisi ile aktiviteye katılım ve keşfetme becerisi ile ilişkili olduğunu varsaymıştır.
Duyu Bütünleme Bozukluğu
Duyusal bütünleme bozuklukları; duyusal ayrım bozuklukları, duyusal modülasyon bozuklukları, duyu temelli bozukluklar şeklinde 3’e ayrılmıştır.
1.Duyusal Ayrım Bozuklukları: Taktil, vestibüler, proprioseptif, görme, işitme, tat ve koku
2.Duyusal Modülasyon Bozuklukları: Duyusal artmış cevap, duyusal azalmış cevap, duyu arayışı
3.Duyu Temelli Motor Bozukluklar: Postüral bozukluklar, motor planlama bozukluğu
Otizm’i Anlamak
Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) çocukluk çağında görülmeye başlamakta olup sosyal- iletişimsel alanda belirgin yetersizlikler ve sınırlı, tekrarlayıcı davranışlar ve ilgi alanları ile karakterize olan nörogelişimsel bozukluklardan biridir. OSB sıklığının giderek artmasından dolayı tanılama aşamasında erken tanı ve müdahale oldukça öneme sahiptir. OSB, biyolojik temelli bir hastalık olmasına rağmen tedavide en önemli etkenler eğitim ve davranışsal hizmetlerdir. OSB bireylerin başvuru şekilleri farklılıklar gösterebilmektedir fakat otizmin tanınması, teşhisi ve yönlendirilmesinde belli standartlar uygulanmaktadır.
Otizmi ilk defa 1943 yılında çocuk psikiyatristi Leo Kanner; insanlarla ilişki kurma güçlüğü, tekrarlayıcı ve amaçsız davranışlar, ekolali (söyleneni tekrar etme) gibi belirtilerden söz etmiştir. Hans Asperger, 1944 yılında otistik psikopati olarak tanımlamıştır.1980’li yıllarda Lorna Wing tarafından literatürde Hans Asperger’in tanımlaması Asperger Sendromu olarak yer almıştır.
Otizm uzun yıllar boyunca nadir bir hastalık olarak tanımlanmış fakat son yıllardaki önemli artışlar çok da nadir olmadığını göstermiştir. Yapılan araştırmalar toplumda OSB farkındalığının gelişmesine etki ederek, erken dönemde tanı yapılmasını sağlamıştır. OSB yaygınlığı ile ilgili olarak ülkelerde yapılan çalışmaların sonuçları OSB yaygınlık oranın arttığı yönündedir.