- 0534 396 01 70
- 0542 318 31 71
- Pazartesi - Pazar: 9:00 - 18:00
- Atilla İlhan Cd. No:14 Ataşehir/İstanbul
Ergoterapi
Duyu Bütünleme
Dil ve Konuşma Terapisi
Floortime
Spor/Hareket
Ergoterapi
Bireylerin maksimum derecede bağımsız birey olmalarını amaçlayan ergoterapi kişiye özel uygulamalarda bulunur. 7 den 70 e bütün yaş grupları ile ilgilenir. Bireylerin kendini gerçekleştirme yönünde kendi öz bakım ve becerilerini sağlama yönünde aktivitelerde bulunur.
3 ay ila 15 yaş arasındaki çocuklara yönelik tedavi planlanmaktadır. Çocuk kliniğinin odak noktası, çocukların kendileri için anlamlı olan aktivitelerde daha büyük başarı elde etmelerini sağlamaktır. Bu, yeme veya giyinme gibi kişisel bakım görevlerinde artan bağımsızlığı da içerebilir, yaşa uygun sosyalizasyon becerileri ile oynama kabiliyetinin arttırılmasını da, daha okunaklı bir şekilde yazmayı öğrenmeyi de, sakin kalmayı öğrenme için stratejileri ve günlük yaşama adapte olmayı da içerir.
Ergoterapistler duyusal problemleri bulanan bireyler bir takım testler uyguladıktan sonra klinik değerlendirmeleri ile birlik bireylerin duyusal problemlerini belirler ve bu yönde diğer uzmanlık alanların aldığı bilgi ve aileden alınan bilgilerin analizi yapılarak geniş bir değerlendirme ile terapi programı belirlenir.
Bireylerin terapiye olan yakınlıkları(sosyalizasyon) ve bozukluğun şiddetinin ağırlığına göre haftada düzenli ritimlerde terapi süreci ilerletilir. Bozukluğun yüksek olduğu durumlarda yoğun bir terapi programı düzenlenirken iyileşmenin durumuna göre seans aralığı arttırılarak kontrol düzeyinde devam edilir.
Ergoterapi ve Duyu Bütünlemenin Kullanıldığı Hastalık Grupları;
- Duyu Bütünleme Bozukluğu
- Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)
- Otizm
- Serebral palsi
- Down Sendromu
- Gelişimsel gecikmeler
- İnce ve kaba motor fonksiyon bozukluğu
- Zihinsel Engeller
- Psiko sosyal bozukluklar gibi
Sağlık, yalnız hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Sağlığın bozukluğu durumunda bireyin maksimum derecede iyilik haline ulaşması yolunda birçok hastalık grubuyla çalışır.
Çocuklarda Yaşanılan Ne Gibi Problemlerde Ergoterapi Uygulanmalıdır?
Çocukların günlük yaşamda yaşadığı bütün problemlerde ergoterapi uygulanır. Bunlar küçük gibi görünen ama altında yatan diğer bozukluk durumlarına zemin hazırlayan yada ileriye yönelik yaşanın büyümesi ile ortaya çıkabilecek durumları ele almaktadır. Bu yüzden bir uzman tarafında çocuğun problemi ele alınarak geniş bir analiz yapılır.
Örneğin; sakarlıkları ya da sürekli düşmeler yaşayan bir çocuğun motor hareketlerinde yada derinlik algısı dediğimiz duyusal problem yaşıyor olabilir? Banyo yapmaktan kaçınan ya da tokalaşmaktan hoşlanmayan çocuklarda duyusal problemleri olabilir. Bu gibi durumlarda durumun analizi bir uzman tarafından yapılmadığı zaman ilerleyen süreçte sosyal izolasyon dediğimiz sosyal çevreye katılım göstermekte zorluk yaşamaktadır. Bu durum çevresiyle iletişimlerini etkilediği gibi konuşma becerilerinin de zayıf kalmasına kendini ifade etmesini engellemektedir.
Örnekten anlaşıldığı üzere erken dönemde yaşanılan normalin dışında hareketler ve davranışlarda ergoterapiste görünerek durumu konusunda bilgi alınabilir ve ilerleyen durumda oluşabilecek problemlerin önüne geçilebilir.
Duyu Bütünleme
Duyu bütünleme, kişinin vücudunu çevreye uygun bir şekilde kullanmasını mümkün kılan bir nörolojik işlemdir. Başka bir deyişle, kişinin vücudundan ve çevresinden gelen duysal, yani duyuyla alınan bilgileri organize etme becerisidir. Duyu bütünleme, kişinin vücudunu çevreye uygun bir şekilde kullanmasını mümkün kılan bir nörolojik işlemdir. Duyu bütünleme, beyin ve davranış ilişkileri üzerine odaklanır. Dolayısıyla duyu bütünleme ile öğrenme arasında bir bağlantı vardır. Duyu bütünleme bozukluğu yaşayan bireylerde, öğrenme ve davranış, normal dışı bir gelişim seyri gösterir.
Bu sebeple çocuklardaki problemin sebebinin duyulardan mı duygulardan mı kaynaklandığının tespiti çok önemlidir. Ve bu tespit aşamasında en büyük görev uzmanlara düşer. Öğrenmenin temelinde yer alan ve duyu bütünleme bozuklukları arasında en çok problem görülen duyular; vücudumuzun denge merkezi olan vestibuler duyu, kas eklem sistemimiz olan ve özduyum da diyebileceğimiz proprioseptif duyu ve iç organlarımızdan aldığımız uyaranları vücudumuzdan beynimize gönderen interoseptif duyu, yani içsel duyudur.
Nedenleri
Genetik faktörler, değişen yaşam koşulları, şehirleşmenin artması ve şehirleşmenin sosyalleşmenin önüne geçmesi, park ve sokakların olmaması son yıllarda bu sorunu yaşayan çocukların artmasında en önemli etkenler arasındadır. Zihinsel olarak normal gelişim gösteren çocuklarda da duyu bütünleme sorunları gözlenebilir. Daha çok evde kapalı büyüyen, teknolojik cihazlarla erken yaşta tanışan ve etkileşim temelli oyun oynanmayan çocuklarda daha sık görülür.
Tedavi Alanları
Duyu Bütünleme Terapisi’nin tedavi alanları; dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, dil ve konuşma sorunları, öğrenme bozukluğu, normal dışı gelişim, gelişimsel koordinasyon bozukluğu, otizm, down sendromu, cerebral palsy, yeme sorunları, uyku sorunları ve sosyalleşme sorunları. Duyu Bütünleme Terapisi pediatrik fizyoterapi ve ergoterapi hizmetlerinden biridir. Uygun tedavinin belirlenmesi ile genellikle olumlu sonuçlar elde edilir.
Dil ve Konuşma Terapisi
Çocukların, çevredekilerin söylediklerini anlamakta ve kendi duygularını sözlere dökmekte zorlanması dil bozukluğu, konuşma seslerini çıkarmakta zorlanması ise konuşma bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Dil ve konuşma bozuklukları ayrı ayrı görülebileceği gibi birlikte de görülebilmektedir.
Diğer yandan eğer bir çocuk konuşma seslerini doğru veya akıcı bir şekilde üretmekte zorluk yaşıyorsa o zaman bu bir konuşma bozukluğudur.
Dil ve konuşma sorunları çocuklarda birbirinden ayrı olarak veya birlikte de görülebilmektedir.
Konuşma bozukluğu, kişiler arası iletişimi kısıtlayan bir problemdir. Bu sorun, küçük yaşlarda başlayabilir veya nörolojik temelli olabilir. Konuşma bozukluğu olarak tanımladığımız durum seslerin doğru ve düzgün söyleyişinin yapılamaması, konuşmanın akıcılığının olmaması, kelimelerin doğru telaffuz edilememesi durumudur. Konuşma bozukluğu konuşmanın tizliğinde, akışında, ritminde ve seslerin çıkarılışında meydana gelen bozukluk olarak tanımlanabilmektedir. Konuşmayı sağlayan yapıların herhangi birinde ortaya çıkabilecek bir işlev hatası, sözel iletişimin aksamasına yol açabilir. Bu aksama, çocuğun yaşamını zihinsel, sosyal ve kişisel açılardan etkileyip yaşam kalitesinde olumsuzluklara sebep olabilir.
Birçok neden, çocuklarda konuşma bozukluğunun kaynağı olabilir. Bazı dil ve konuşma bozuklukları gelişimsel olarak belirli bir nedene bağlı olmadan ortaya çıkabileceği gibi işitme engeli, otizm spektrum bozuklukları, serebral palsy ve diğer nörojenik bozukluklar, kazalar ve hastalıklar, ses tellerindeki hastalıklar gibi dış etkenlere bağlı olarak da görülebilir.
Konuşma Bozukluğu Genel Belirtileri Nelerdir?
- Konuşurken güçlük çekilmesi
- Konuşmanın kolayca anlaşılamaması
- Sesin şiddetinin ayarlanamaması ve özellikle kısık sesle konuşulması
- Tekdüze bir konuşma stili kullanılması
- Karşısındaki bireyi rahatsız edecek ölçüde sesler üretilmesi
- Cümle kurmada güçlük çekilmesi
- Kelime haznesinin dar olması
- Ses veya hecelerin yutarak konuşulması
- Anlaşılamayacak ölçüde hızlı konuşulması
- İşaretlerle iletişim kurmaya çalışılması
- Sözcüklerin ağızda gevelenmesi
Kimler Dil Ve Konuşma Terapisine İhtiyaç Duyar?
Dil ve Konuşma terapisi gerektiren durumları, konuşma bozukluğunun türlerini kısaca şöyle özetleyebiliriz:
Artikülasyon bozukluğu: Bazı sesleri söyleyememe ya da yanlış söyleme.
Konuşurken sesin kısılması, çatlaması gibi ses problemleri,
Gecikmiş konuşma, örneğin üç yaşına gelmiş bir çocuğun konuşmaması ya da çok kısa cümleler kurarak konuşması,
Kekemelik,
Afazi, dizartri gibi beyin kanaması, kaza gibi travmatik beyin hasarlarının neden olduğu dil ve konuşma bozuklukları,
Yutma problemleri,
Down Sendromu, Otizm gibi nedenlerden kaynaklanan dil ve konuşma bozuklukları,
Dudak ve damak yarıklığı gibi anomalilere bağlı dil ve konuşma problemleri,
İşitme engeline bağlı dil ve konuşma bozuklukları olanlar.
Çocuklarda Konuşma Bozukluğunun Tedavisi Nasıl Olur?
- Konuşma, birçok organın eşzamanlı olarak çalıştığı bir iletişim süreci. Bu yüzden sadece bir organın sorunlu olmasından kaynaklanmayabilir ve fizyolojik nedenler kadar gelişimsel ve psikolojik unsurlar da bu işin içindedir.
- Birden fazla konuşma bozukluğu da aynı anda kendini gösterebilir. Konuşma bozukluğunun türünü anlamak, farklı durumlar için konuşma egzersizleri uygulamak, çocuğun yaşı ve bireysel gelişimine uygun bir program geliştirmek de konuşma terapistlerinin görevidir.
- Çocuklar için dil ve konuşma terapisi, birçok konuşma bozukluğunu çözmede etkilidir. Fakat burada önemli nokta, konuşma bozukluklarının erken yaşta tespit edilebilmesidir. Tedavide ne kadar geç kalınırsa iyileşme süreci de o kadar uzar. Aksi durumda tedavi edilmeyen konuşma bozuklukları kişiliği olumsuz etkileyebilir. Çocuğun en geç 3 yaşına kadar konuşma gelişiminin tamamlanması gerekir. Bu süre uzadıkça çocuklarda konuşma kaygısı ve sosyal fobi gibi çözülmesi gereken başka problemler de ortaya çıkabilir.
Dil ve Konuşma Bozuklukları Nelerdir?
– Gecikmiş dil ve konuşma yeteneği,
– Kekemelik,
– Afazi,
– Dizartri,
– Yutma bozukluğu,
– Apraksi,
– Artikülasyon bozukluğu,
– Özgün dil bozukluğu,
– Semantik pragmatik bozukluklar,
– Ses bozuklukları,
Dil ve konuşma bozukluklarında ebeveynlerin ilk aklına gelen soru yaşanılan sıkıntının bir gecikme mi olduğu, yoksa bir bozukluk mu olduğu sorusudur. Yaşıtlarına göre her çocuk farklı gelişim göstermektedir. Birçok becerinin yanında dil ve konuşma becerisi de yaşıtlarına göre geride olabilir.
Fakat en ufak bir şüphede çocuklar bir uzman götürülmeli, bir uzmandan konu hakkında bilgi alınmalıdır. ‘Nasıl olsa konuşur bekleyelim’ mantığı yanlıştır. Uzmanlar ilk olarak sorunun nedenini bulacak, sonrasında bireye özel tedavi uygulayacaktır. Çocuğun tek başına sorunu halletmesi beklenmemeli, gecikmeden bir uzman ile iletişime geçerek yardım almalısınız.
Floortime Yöntemi
Floortime, otizm spektrum bozukluğu, down sendromu, dil ve konuşma bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, gelişimsel gerilikler, duygusal ve dürtüsel sorunları olan çocuklar ve onların aileleri için geliştirilmiş bir programdır. Hedefleri çocuğun:
- Dil,
- Duyu ve
- Motor becerisinin değerlendirilmesidir.
Floortime yönteminin temelinde çocuğun liderliğinde ilerlemek, onu izlemek ve ona ayak uydurmak vardır. Çünkü çocuk seçimleriyle bizlere ihtiyaçları ve kaçındığı durumlar hakkında bilgi verir. Aynı zamanda onun liderliğinde başlayıp sürdürülen etkinliklerde çocuğun daha çok keyif aldığı ve daha fazla gelişim zinciri kurduğu gözlenmiştir.
DIR MODELİ NEDİR?
DIR modeli DIR Floortime tekniğinin yapı taşlarından biridir. DIR modeli ile çocuğu detaylı değerlendirme ve bir müdahale programı geliştirilmesi sağlanır. Temel hedefi ise çocuğun sosyal, duygusal ve düşünsel becerilerinin temellerini sağlam atmaktır.
D (Development) Gelişimsel Bölüm:
Gelişimsel bölümde altı tane fonksiyonel duygusal gelişim basamağı vardır. Çocuk bu basamaklara göre değerlendirilir ve gelişimsel olarak hangi basamakta olduğu görmemizi sağlar. Bu altı basamak;
- Regülasyon ve dikkat
- Birliktelik sağlama
- İki yönlü iletişim sağlama
- Kompleks sosyal problemleri çözme ve davranışların organizasyonu
- Düşüncelerin temsil edilmesi
- Soyut düşünme
I (Individual Differences) Bireysel Farklılıklar Bölümü:
Her çocuğun duygusal açıdan çevresinden aldığı uyaranları işlemesi farklıdır. Bir çocuk seslere karşı hipersensitif veya hiposensitif olabilir. Bu bölümde çocuğun duyusal olarak çevresine nasıl dönüt verdiğine bakılır ve bunları göz önünde bulundurarak çalışma programı hazırlanır.
R (Relationship Based) İlişki Temelli Bölüm:
Eğitmenlerin ve ebeveynlerin çocuğun duygu durumu, gelişimsel seviyesi ve birey farklılıklarına göre çocukla iletişime geçmesidir. Kurulan bu etkileşimle çocuk zamanla fonksiyonel ve duygusal gelişimde mesafe kat etmeye başlar.
FLOORTIME’IN HEDEFİ
Floortime’ın iki temel hedefi vardır. İlk hedefi çocuğun doğal ilgilerini takip etmek ve çocuğa yol göstermektir. Çocuğun ilgisini takip ederek onun duygusal ve duyusal açıdan nerede olduğunu daha görüp ilgilerini, isteklerini gözlemleyerek neleri eğlenceli bulduğunu onu neyin motive ettiğini keşfederiz. Buradan yola çıkarak oynadığı oyunları genişletip bir üst basamağa geçebilmesine yardımcı oluruz. İkinci hedefimiz ise çocuğun bizlerle iletişime geçebileceği, paylaşılan dünyanın içine çekmektir. Birçok nedenden dolayı çocuk kendi dünyasının içine girip bizlerle iletişimi reddediyor olabilir. Bu noktada yine çocuğun ilgisini takip edip hoşlandığı şeyleri anlayıp ona eşlik etmek ve ona saygı göstermek çok önemlidir. Bu yolla çocuk kendisini bize daha yakın hissedip iletişime geçecektir. Çocuk bir kez bizimle birlikte olmaktan hoşlanmaya başladığında, onun ilişki kurma, iletişime geçme gibi yetenekleri gerçekleştirmeye başlamasına yardımcı olabiliriz.
Özet olarak DIR Floortime çocuğu izleyip onu kendi dünyamıza çekmeyi ve bunu yaparken çocuğun bireysel farklılıklarını, fonksiyonel duygusal gelişimini, aile kalıplarını göz önünde bulundurarak çocuğun gelişim basamaklarını çıkmasına yardımcı olmaktır. Çocukla çalışırken kendi kişilik özelliklerimizi de göz önünde bulundurmalıyız. Çalışmalar sırasında çocuğun enerjisi ile kendi enerjimizin uyuşup uyuşmadığı, çocuğa göre esneklik gösterip göstermediğimiz önemlidir.
İstanbul Ergpterapi Merkezi olarak merkezimizde Floortime yöntemi uzman eğitimcilerimiz tarafından uygulanmaktadır. Detaylı bilgi almak için websitemizde görmüş olduğunuz whatsapp ikonuna tıklayabilir veya 0542 318 31 71 numaralı tefondan bize ulaşabilirsiniz.
Spor/Hareket
Çağımızın modern, monoton günlük yaşamı içinde fiziksel kapasitemizin kullanılabilmesi ve kişinin anatomik, fizyolojik ve psikolojik yönden sağlıklı olabilmesi için spor iyi bir araçtır.
Terapiye ihtiyacı olan kişiler için ise; spor, öncelikle topluma adaptasyonlarını gerçekleştirmek ve kendi kendine yetebilme duygusunu ortaya çıkarmak için reaktif bir etkinliktir.
Bu çerçevede düşünülüğünde, beden eğitimi uygulamaları özel gereksinimli bireyler için en etkili fiziksel aktivite yöntemlerinden biridir. Özellikle çocuk yaştaki özel gereksinimli bireylerin, bilişsel gelişimi için çok değerlidir. Bu uygulamalardaki beceriler, ilk etapta öğrenme üzerine odaklanmayı sağlarken, daha sonra kendi ve rakip davranışlarını fark etme ve kurallara uyma – uygulama aşamasına doğru geçiş yapmayı sağlamaktadır. Yaratıcı düşünce ve yaratıcı potansiyelini geliştirebilen çocuk, çevresindeki dünyanın daha kolay farkına varabilir ve böylece daha ilgili, konuşmacı ve arkadaş canlısı olabilmektedir. Ayrıca; etkinlik içerisindeki aktiviteler sayesinde, hareket edebilme yeteneğini ve kaslarını kullanabilmeyi de önemli ölçüde geliştirebilmektedir.
Spor yapmanın bu olumlu etkileri göz önüne alındığında, özel gereksinimli bireylerin düzenli ve sürekli olarak fiziksel aktivitelere katılımları sağlanmalıdır. Bu aktiviteler; oyun, dans, düzenli beden eğitimi ve spor faaliyetleri olduğu gibi, takım veya bireysel spor dalları olarak da sıralanabilir. Özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte spor türleri belirlenerek, ilgili alanlardan mezun olmuş uzmanlar gözetiminde, gerekli durumlarda bireyin doktoru, fizyoterapisti ve psikolojik danışmanı ile eşgüdümlü hareket ederek, ailelerin de aktif katılımı sağlanmalıdır.